Connect with us

Biyokütle

Biyokütle yeni potansiyel gelir modelleri

Published

on

Biyokütle ve biyoenerji sektöründe temel gelir santrallerde elektrik üretimi ile elde edilmektedir. Enerji sektörü üzerinden gelir sağlamak konvansiyonel bir yaklaşımdır ancak tek gelir kaynağı olarak görmek doğru değildir. Elektrik fiyatları ve üretimi için teşvikler değişkendir ve belirli lisans süreleri için geçerlidir. Sabit fiyattan alım garantisinin sonuna yaklaşan santrallerin ek ve yeni gelir modelleri oluşturması kaçınılmazdır. Sadece elektrik üretimine dayalı bir gelir kapısı uzun vadede rekabetçi değildir ve şirketin kazancını düşürebilir. Yan gelir kaynaklarına yönelen, bu alanlarda Ar-Ge çalışmaları ve yatırım yapan şirketler kendini güvenceye alabilmektedir. Tıpkı çiftçilerin sadece gıda amaçlı tarım değil, enerji bitkileri (mısır ve şeker kamışı gibi C4 karbon tutulumu özelliğine sahip, fotosentez kapasitesi yüksek ve daha verimli bir karbon yakalama mekanizmasıyla işleyen enerji açısından zengin bitkiler) de yetiştirerek biyokütle sektörüne kaynak sağlamalarıyla kendilerine ek gelir elde edebilmesi gibi, biyokütle ve biyoenerji sektörlerinde de elektrik üretimine ek, yeni potansiyel gelir modelleri oluşmaktadır.

Atık ısıdan seracılık

Biyokütle santrallerinde açığa çıkan atık ısıların geri kazanılıp kullanılması enerji açısından dışarıya olan bağımlılığı önemli ölçüde azaltarak ülke ekonomisine katkı sağlar, enerji kullanımı kaynaklı emisyon miktarlarını azaltır, yeni iş imkânlarını yaratarak istihdam sağlar. Depolama sahalarındaki atıkların havasız ortamda çürümesi sonucunda oluşan biyogaz içerisinde bulunan metan, CO2 ’e göre 20-25 kat daha fazla sera etkisi oluşturur. Geri kazanılan ısı, santrallerin civarına kurulan seranın ısıtılmasında kullanılabilmektedir. Sera işletme maliyetlerinin en önemli kalemi olan ısıtma giderleri böylece ortadan kalkmaktadır. Atık ısının transfer edilmesi sonucu seranın ısıtılmasıyla enerji verimliliği sağlanır, enerjiye olan talep azalır, seranın ısıtılması için geleneksel olarak kullanılan fosil yakıtlara alternatif çevre dostu bir sistemi oluşur. Türkiye’de domates, biber, salatalık, patlıcan, çilek gibi sebze ve meyvelerin yanı sıra orkide gibi çiçek türleri de atık ısıdan seracılık kapsamında üretilmektedir. Bu ürünler tesislerde ticari amaçlı doğrudan vatandaşa satılabildiği gibi iç piyasaya da sunulmaktadır. Aynı zamanda yerli patates tohumu üretilerek büyük cips firmalarına pazarlanmakta ve yaban mersini, begonya, petunya, lavanta fideleri de çoğaltılarak belediyelere satılmaktadır. Talebe göre akvaryum bitkileri de üretilerek yurtdışına ihraç edilmektedir.

Yeni nesil ulaşım biyoyakıtları

Biyokütleden ısı enerjisi veya elektrik üretmek amacıyla yakıt olarak yararlanılabilir. Biyokütlenin enerji olarak değerlendirilmesinde ise; katı, sıvı ve gaz yakıtlar elde etmek için çeşitli teknolojiler kullanılır. Biyokütleden elde edilen biyoyakıtlar, fosil yakıtlarla birlikte karıştırılarak taşıt yakıtı olarak kullanılabilirler ve ek gelir oluşturabilirler. Bu yeni nesil yakıtlar çoğunlukla Ar-Ge ve pilot aşamasında olsa bile gelişen teknolojilerin hızı umut vericidir ve potansiyel geliri yansıtmaktadır. Biyodizel, bitkisel yağların, kullanılmış atık yağların veya hayvansal yağların alkol ile uygun bir katalizör kullanılarak kimyasal tepkimesi sonucunda açığa çıkan ve yakıt olarak kullanılan bir üründür. Tepkimenin yan ürünü olarak ortaya gliserin, saflaştırılıp parfüm, sabun, kozmetik, ilaç, kağıt, tütün, reçine, tekstil, fotoğraf ve yem sanayi gibi çok geniş bir yelpazede katma değerli ürünlere dönüştürülebilir. Biyodizel, dizel motor yanma verimini ve emisyon oluşumunu olumsuz etkileyen kükürdü, aromatik hidrokarbonları, metalleri ve ham petrol artıklarını bünyesinde içermez. Biyodizel saf olarak veya her oranda petrol kökenli dizel yakıt ile karıştırılarak yakıt olarak kullanılabilir. Saf biyodizel ve dizel-biyodizel karışımları bir dizel motoruna küçük değişiklikler yapılarak kullanılabilir. Biyodizel araç özelliklerinin getirdiği sınırlamalar sonucu genellikle dizel ile %5’e kadar karıştırılır. Daha yüksek biyodizel yakıt karışımları filo araçları (kamyonlar ve otobüsler gibi) söz konusu olduğunda kullanılır. Ayrıca, jeneratör veya kalorifer yakıtı olarak da kullanılabilir.

Etanolün motorlarda kullanımı düşüncesi daha çok geniş tarım alanlarına sahip ülkelerde yaygındır. Biyogaz, organik materyallerin anaerobik bozunmasından salınan ve çoğunlukla metan adı verilen, yükseltilmiş formundan daha düşük ısı içeriğine sahip bir metan ve CO2 karışımıdır. Yükseltilirse, doğalgaz şebekelerine eklenebilir veya gazlı araçlarda ulaşım yakıtı olarak kullanılabilmektedir. Termokimyasal dönüşüm süreçleri kullanılarak, çok çeşitli biyokütle hammaddeleri, çeşitli sıvı ve gazlı taşıma yakıtlarına dönüştürülebilmektedir. Örneğin;

  • Gazlaştırma ile sentez gazının katalitik olarak bir sıvı yakıta yükseltilmesi (örneğin, Fischer Tropsch işlemi kullanılarak) birleştirildiğinde, bir dizi sentetik biyoyakıt (sentez yakıt) üretme potansiyeli vardır.
  • Mevcut piroliz işlemlerinden üretilen piroliz yağları, doğrudan geleneksel bir petrol rafinerisine entegre edilemez ve daha düşük asitlik ve su içeriğine yükseltme gerektirmektedir. Bu, piroliz yağının bir rafineriye taşınmasından sonra yapılabilir. İyileştirilmiş piroliz yağı daha sonra dizel veya benzin gibi geleneksel rafineri ürünleri üreten hidro-kırma veya FCC (akışkan katalitik kırma) gibi mevcut bir rafineri işlemine dahil edilebilir.
  • Mikroalgler, çeşitli yararlı ürünler üretmek için hasat edilebilen kimyasallar ve maddeler üreten mikroskobik fotosentetik organizmalardır. Mikroalglerle birçok dönüşüm yolu mümkün olsa da, biyodizel üretmek için ekstrakte edilebilen ve esterleştirilebilen yüksek lipid konsantrasyonu, biyoenerji için en umut vaat eden yöntemdir.

 

Türkiye endüstrisine, alana özel, spesifik yayınlar üreten MONETA Tanıtım’ın sektörel dergilerinin editörlüğünü yapmaktayım. Yeni nesil, dinamik yayıncılık anlayışıyla, dijital ve basılı mecralarda içerik geliştirmek için çalışmaktayız.

Biyokütle

Rapor – Entegre enerji sistemine doğru: Biyoenerjinin sosyo-ekonomik ve çevresel etkisinin değerlendirilmesi

Published

on

Biyoenerji, istihdam yaratma ve ekonomik büyüme ile 2050 yılına kadar iklim tarafsızlığına ulaşmanın temel zorluklarına yardımcı olabilecek çok yönlü ve esnek bir çözümdür. Enerji için ilave her bir biyokütle Mtep, GSYİH açısından 261 milyon Euro’luk bir etkiye ve ortalama olarak 5.181 Tam Zamanlı Eşdeğer (FTE) istihdam yaratılmasına yol açarken, fosillerin değiştirilmesi nedeniyle 2,4 MtCO2eq emisyonunu önleyebilir. enerji için yakıtlar.

Şu anda milyonlarca vatandaş, evlerini ısıtmak için yalnızca bireysel ısıtma sistemleriyle değil, aynı zamanda bölgesel ısıtma gibi toplu sistemler aracılığıyla da biyoenerjiye güveniyor. Ayrıca, kağıt ve kağıt hamuru endüstrileri gibi özellikle ahşapla ilgili endüstrilerdeki birçok endüstriyel proses, proseslerine enerji sağlamak için artıklarını yeniden kullanmaya dayanır. Gelecekte, 2030 ve 2050 için AB emisyon hedeflerine ulaşmak için bu yenilenebilir kaynağın daha da geliştirilmesi gerektiğinden, biyoenerji kullanımına dayanan vatandaşların ve endüstrilerin sayısı artacaktır.

Deloitte, biyoenerjinin iklim nötrlüğünün sağlanmasındaki gelecekteki rolünü ve topluma katkısını sadece bugün değil, 2050 ufkunda da sosyo-ekonomik ve çevresel etkileri göz önünde bulundurarak analiz etti. Yapılan değerlendirme, biyoenerjinin GSYİH ve istihdam yaratma açısından ekonomi üzerindeki etkisini, kırsal çevre üzerindeki etkisine özellikle dikkat ederek tahmin ederken, aynı zamanda biyoenerjinin karbon emisyonlarının azaltılması üzerindeki etkilerini, orman sağlığına katkısını da dikkate alıyor. , enerji arzının güvenliği ve döngüsel bir ekonominin geliştirilmesinin yanı sıra biyoenerjinin diğer yenilenebilir enerjilerle tamamlayıcılığı ve temiz hidrojen çözümlerinin benimsenmesi.

Önemli bulgular
Ekonomik Büyüme ve İstihdam Etkisi:

2019’da biyoenerjinin istihdam üzerindeki etkisi, sırasıyla 629.104 ve 165.288 TZE doğrudan ve dolaylı olarak harekete geçirilerek 794.392 TZE’ye ulaştı.

2019 yılında, farklı çözümlerin işletilmesi ve bakımı, yaratılan doğrudan istihdamın %22’sini temsil ederken, bunu %11 ile ekipman imalatı ve oluşturulan doğrudan istihdamın %4’ünü oluşturan inşaat/kurulum takip etti.

Biyoenerji sektörünün GSYİH açısından ekonomik etkisi, 2019’da 34.116 milyon avroya karşılık geldi ve AB27’nin GSYİH’sinin %0,25’ini temsil etti: doğrudan etki 24.406 milyon avroya ulaşırken, dolaylı etki 9.710 milyon avroyu temsil etti. AB27’deki biyoenerji sektörünün GSYİH açısından etkisi, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği veya kok ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı gibi sektörlerden daha yüksek ve madencilik ve taş ocakçılığı gibi diğer sektörlerle karşılaştırılabilir.

Avrupa şirketleri, biyoenerjinin teknolojik gelişimi, üretimi ve yakıt üretimi söz konusu olduğunda küresel liderlerdir. Aslında, biyoenerji teknolojisi tedarikçilerinin yaklaşık %74’ü AB’de yerleşiktir. Bu şirketler, küresel olarak rekabetçi bir sektörü temsil ediyor ve canlı ticari faaliyetleri teşvik eden biyoenerji için bir Ar-Ge merkezi olarak bu liderliği sürdürmek için gerekli bilgi ve profesyonellere sahip.
Çevresel faydalar:

2019’da, fosil yakıtların enerji yerine biyokütle ile değiştirilmesi, EU27 GHG emisyonlarının yaklaşık %8’ine eşdeğer olan 290 MtCO2eq emisyonunu önledi. Biyoenerji, sanayi ve ulaşım sektörleri gibi karbon emisyonlarının azaltılmasının zor olduğu fosil yakıt yoğun sektörlerin karbondan arındırılmasına katkıda bulunuyor.

Biyoenerji için fosil yakıtları ikame ederek, biyoenerjinin birincil enerji üretimi, 2019’da 132 Mtoe’nin fosil yakıtlardan değiştirilmesine izin verdi ve yerli yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik ederek enerji arzında yabancı ülkelere bağımlılığı azalttı.

Arz güvenliği:

Avrupa Birliği’nde biyoenerji, ağırlıklı olarak yerel biyokütle kullanılarak üretilir ve ithalat bağımlılığı %3,7’de kalır. İthal fosil yakıtların yerli yenilenebilir enerji ile değiştirilmesi, enerji arz güvenliğini artırır ve yabancı ülkelerdeki sosyo-politik bağlamdan kaynaklanan arz sorunları riskini azaltır.

biyoenerjinin benimsenmesi, enerji güvenliğinin anahtarı olan fiyat istikrarı faydaları getiriyor. Biyokütlenin enerji için maliyetinin hem zaman içinde daha istikrarlı hem de fosil yakıtlardan daha ucuz olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca, doğal gazın fiyat artışı elektrikte fiyat artışına neden olur ve bu da fiyatları tahmin etmenin zorluğuyla birleştiğinde vatandaşları ve endüstriyi, enerji yoksulluğunu artırabilecek ve Avrupa endüstrisinin rekabet gücünü azaltabilecek dalgalı enerji maliyetleriyle karşı karşıya kalma riskiyle karşı karşıya bırakır. .
Gelecek görünümü:

Avrupa Komisyonu Etki Değerlendirmesi tarafından bildirilen senaryolar göz önüne alındığında, enerji için ortalama brüt iç biyokütle tüketimi, 2050’de 220 Mtep civarında olacak ve 2019 ile 2050 arasında yıllık yaklaşık %2’lik bir artış gösterecek. biyoenerjinin son 10 yılda gösterdiği, %2,6 civarında olan, gelecekteki artışın her zamanki gibi bir iş senaryosuna karşılık gelebileceğini gösteriyor.

Enerji için biyokütle tüketimindeki artış, Avrupa Birliği genelindeki ülkeler için istihdam yaratılması için bir araç ve ekonomik bir fırsat olarak hizmet edebilir. Yapılan değerlendirmeye göre, enerji için ek her bir biyokütle Mtep, GSYİH açısından 261 milyon Euro’luk bir etkiye ve ortalama olarak 5.181 TZE istihdam yaratılmasına yol açacaktır.

Ayrıca, Avrupa Komisyonunun Etki Değerlendirmesi6 tarafından rapor edilen 2050 yılında enerji için ortalama brüt iç biyokütle tüketimine göre, fosil yakıtların enerji yerine biyokütle ile değiştirilmesi, o yıl için ortalama olarak 487 MtCO2eq emisyonunu önleyebilir. Bu nedenle, enerji için biyokütlenin her bir ilave Mtoe’si, ekonomik büyüme ve istihdam yaratırken, enerji için fosil yakıtların değiştirilmesi nedeniyle 2,4 MtCO2eq emisyonlarını azaltabilir.

Raporun detayları ve daha fazlası için >>

Continue Reading

Biyokütle

Biyokütle için uygulanan temel destek mekanizmalarının gelişimi

Published

on

By

Mevzuat ve yönetmelikler kapsamındaki destek mekanizmaları, tüm biyokütle uygulamaları için gerekli olmakla birlikte, biyokütlenin gelişimi için özel politikalara da ihtiyaç duyulmaktadır.

Biyoenerji için politika girişimleri, biyoenerji için uzun vadeli bir vizyonun parçası olduğunda etkili olabilmekte ve desteklerin uzun vadeli devamlılığı, biyoenerjinin başarılı gelişimi için önem taşımaktadır. Geliştirilen politikaların, biyoenerjinin gelişim aşamalarını dikkate alarak tutarlı teşvikler sağlaması gerekmektedir. Biyoenerji üzerine geliştirilen politika ve stratejilerin; güvenilirlik, uygulanabilirlik, açıklık ve şeffaflık gibi kriterleri karşılaması gerekmektedir.

Farklı gelişim aşamaları için destek mekanizmaları

Biyoenerjinin gelişimindeki her aşama için belirli politikalar ve destek mekanizmaları geçerli olmaktadır.

Ar-Ge

Yatırım ile ilgili destekler, yatırım maliyetlerinin yarattığı engelleri azaltmaktadır. Bu destekler, doğrudan yatırım desteği, düşük faizli krediler ve yatırım maliyetlerini düşüren diğer mali önlemleri kapsamaktadır.

Gelişim

Piyasanın ilk aşamalarında desteklerin temel amacı teknolojinin tanıtılması ve geliştirilmesini sağlayarak maliyet açıklarını azaltmaktadır. Bu destekler, tarife garantileri (FiT), tarife primleri (FiP) ve vergi muafiyetleri gibi destekleri kapsamakta ve tedarik zincirinin farklı aşamalarında etkili olabilmektedir. Diğer taraftan, kota, sınırlar ve ihaleler gibi miktar temelli destek mekanizmaları da bulunmaktadır. Kota yükümlülükleri, tüketicilere, tedarikçilere veya üreticilere uygulanan minimum biyoenerji paylarını ifade etmektedir. Bunların yanı sıra, bir uygunluk mekanizması sağlayabilmesi için ticareti yapılabilen sertifikalar da geliştirilmektedir. Gelişim aşamalarına yönelik destekler, yeni teknolojilerin gelişimini ve piyasa oyuncularının bu teknolojilere erişimini sağlayabilmekte ve ürünlerin standartlaştırılmasını kolaylaştırabilmektedir.

Kitlesel piyasalar

Yeni bir teknolojinin piyasaya girişinin ardından, çeşitli yapısal destekler gerekli olabilmektedir. Bu destekler, biyoenerjinin olumlu dış etkilerini temel alarak geliştirilmektedir. Bununla birlikte, biyoenerji üretim seçeneklerini teşvik etmek için sürdürülebilirlik faktörlerini dikkate almak büyük önem taşımaktadır. Tek başına üretimi teşvik eden destekler yeterli olmamakla birlikte, enerji güvenliği, iklim değişikliğini azaltma ve ekonomik kalkınma gibi hedefleri de içeren kapsayıcı teşvikler geliştirilmelidir.

Kaynak:
PwC Türkiye/ Biyokütle Ve Biyoenerji Sektörlerine Genel Bakış

Continue Reading

Biyokütle

YEKDEM güncellemeleri

Published

on

By

Türkiye’de tarife garantisi, kullanılan teknolojiye göre farklılık göstermeksizin 133 $/MWh (117 €/MWh) seviyesinde uygulanmaktaydı. Her ne kadar yeni destek mekanizması yürürlüğe girmiş olsa da, 1/1/2021 tarihinden 30/6/2021 tarihine kadar işletmeye girecek olan Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) Destekleme Mekanizmasına tabi YEK Belgeli üretim lisansı sahipleri için, 10/5/2005 tarihli ve 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun Kanuna ekli Cetvellerde yer alan fiyat tarifeleri ve yerli katkı fiyatları 31/12/2030 tarihine kadar uygulanmaktadır. 29/01/2021 tarihli ve 3453 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile birlikte, 01/07/2021 tarihinden itibaren işletmeye girecek yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için uygulanacak fiyat tarifeleri ve yerli katkı fiyatları güncellenmiştir. Biyokütleye dayalı üretim tesisleri için eski ve güncellenmiş fiyat tarifeleri ve yerli katkı fiyatları aşağıdaki tablolarda gösterilmektedir.

Kaynak:
NREL
PwC Türkiye/ Biyokütle Ve Biyoenerji Sektörlerine Genel Bakış

Continue Reading

Trendler