Connect with us

Etkinlikler

Tunç Soyer: “İklim Kriziyle Mücadelede İzmir, Dünyada Önde Gelen Şehirler Arasında”

Published

on

Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı ve Özgencil Grup iş birliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi destekleri ile bu yıl 5’incisi 8-12 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek Ege Ekonomik Forumu’nun ilk günü açılış konuşmalarını İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi veEge Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Susam gerçekleştirildi.

İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, medeniyet tarihinin boyunca insanla doğa arasındaki mücadeleden ibaret olduğunu belirtirken, “İnsan ne zaman bu mücadeleyi kazandığını sandı. Aslında zaman kaybetti.” dedi. İnsanoğlunun kazandığı yerde kaybettiğininin altını çizen Köşger, “Kazandığımız yerde kaybetmiş olduğumuz konular var. Bu da onlardan birisidir. Doğaya karşı mücadelede üstün geldiğimiz noktada doğa, bize dönüp bir takım şeyler söylemeye başladı. İklim krizi de budur aslında.” sözleri ile doğa ile insan arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Köşger, yatırımlardan planlamalara atılacak bütün adımların iklim krizi gerçeğini göz önünde bulundurup planlamak gerektiğini vurguladı.

“İzmir,İklim Kriziyle Mücadelede Dünyada Önde Gelen Şehirlerden”

Glasgow’da gerçekleştirilen COP26 Zirvesi’nde İzmir’i temsil eden, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, buluşmanın belki de insanlık tarihinin en önmli buluşmalarından biri olduğunu belirtti. Küresel iklim krizinin katlanarak büyüdüğünü, bu krizi çözmek için atılan adımların yetersiz olduğunu belirten Soyer, “Glasgow’da şunu gördüm. İnsanlık iklim krizini kırıntılar vererek çözemeyeceğini anlamış durumda. Doğayla ilgili meseleler yakın bir zaman öncesine kadar onlarca konudan herhangi biri belki de en önemsiziydi. Zirvede gözlemlediğim şey bu durum tümüyle tersine dönmesi oldu.” dedi. Doğayla uyumlu bir uygarlık kurmanın artık insanlığın en temel konusu haline geldiğini vurgulayan Soyer, Türkiye’nin, Ege Bölgesi’nin ve İzmir’in bu değişimin gerisinde kalma şansı olmadığını hatırlattı.

Yapılan çalışamların İzmir’i iklim kriziyle mücadelede daha şimdiden dünyanın önde gelen şehirleri arasında yer almasını sağladığını söyleyen Soyer, görevi süresince bu konudaki kararlılığını artırarak sürdüreceğinin altını çizdi. Krizi aşmanın iki yolu olduğunu ekleyen Soyer, “İklim krizi bir entelektüel tartışma konusu değil, iklim krizi bir afet, üstelik diğerlerinden farklı olarak “ben geliyorum!” diyenbir afet. Bu krizi aşmanın iki yolu var. Birincisi, dünyadaki diğer şehirlerle uyum içerisinde olmak; ikincisi ise, kendi şehrimizde dayanışma ile hareket etmek.” dedi.

“Sorunların Çözümünden Teknoloji Ortak Bileşen”

İklim değişikliğinin şiddetlendirdiği doğal afetler nedeniyle çok ciddi boyutta hem maddi hem de manevi zararlarla karşılaşıldığını belirten TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “Doğa-ekonomi-ekosistem ilişkisi konusunda, pandemi öncesi döneme kıyasla daha gerçekçi bir tabloyla yüzleşiyoruz. Pandemiden çıkış sürecinde, ekonomi-ekosistem ilişkisine ait sorunlarla yüzleşirken, çözüm yolu arayışlarının hemen hepsinde teknoloji kullanımının ortak bileşen olacağını öngörüyoruz.  Sorun olarak ekolojik kriz ve çözüm olarak teknoloji bileşeni önümüzdeki birkaç yılın ana gündemi olmaya devam edecek. Doğa-ekonomi-ekosistem ilişkisini sürdürülebilir iş yapma biçimlerine dönüştürmek ve dünyamızın geleceğini güvence altına almak adına “Yeşil bir gelecek için şimdi” çağrısında hem fikir olmalı ve ortak bir yanıt vermeliyiz. Bu çerçevede, küresel ölçekte yeşil dönüşümü hedefleyen Paris İklim Anlaşmasının ülkemiz tarafından da onaylanmasından dolayı memnuniyet duyuyoruz.” dedi.

Z Kuşağı, Diğer Kuşaklara Göre Sürdürülebilirliğe Daha Çok Önem Veriyor

Üretici ve ihracatçıların sürdürülebilirlik mottosuyla, yeşil üretime yatırım yaparak son 1 yıllık dönemde 15,8 milyar dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdığını söyleyen Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Ege Bölgesi yenilenebilir enerji ve yenilenebilir enerji ekipmanları üretimi konusunda Türkiye’nin lideri konumunda. Yenilenebilir enerji yatırımları için yasal mevzuat sadeleştirilmeli ve yatırımcıyı caydıracak bir unsur olmamalıdır.” dedi. Bugün kullanılan elektriğin yüzde 18’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandığını, Türkiye’nin bu rakamı katlayabilecek potansiyele sahip olduğunu belirten Eskinazi, “Tüketicilerimiz, özellikle de Z kuşağı tercihleriyle yeşil bir dünyaya giden yolu inşa ediyorlar. Z kuşağı sürdürülebilirliğe verdiği değerle diğer kuşaklardan ayrılmakta, sürdürülebilirliği satın alma tercihlerinin merkezine koymakta. McKinsey & Company’ye göre, Z kuşağı tüketici grubu şu anda küresel tüketicilerin yüzde 40’ını ve sadece ABD’de 150 milyar dolarlık harcama gücünü oluşturuyor. Uluslararası pazar araştırma şirketi Euromonitor’a göre Z kuşağı, 2030 yılına kadar dünya çapındaki en büyük tüketici segmentini oluşturacak.” sözleri ile Z kuşağını kazanmanın, birçok markanın ve perakendecinin salgın sonrası planları için hayati önem taşıyacağını hatırlattı.

“İzmir ve Ege Bölgesi, Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye İçin Uygulayıcısı Olmaya Talip”

Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Susam Forum için 1 yıl öncesinden konuların tespitine başlanarak Forum için çok detaylı ve güncel bir hazırlık çalışması yapıldığını belirtirken, “Bu anlamıyla forum, bu yıl “Yeşil Bir Gelcek İçin Şimdi” mottosuyla düzenleniyor. Ancak Glasgow’da da bugün benzer konular konuşuluyor. Peki biz bu forumla neye talibiz? Bizler, bu forumla; Türkiye’nin imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye adına uygulayıcısı ve temsilcisi olmaya hazırız. Ege’nin bu görevi en iyi şekilde yerine getirebileceğine yürekten inanıyorum.” dedi.

Hurda Kağıdın Tekrar Kullanımı; Su Kirliliğini %35, Su Kullanımını %45 Azaltıyor

Açılış konuşmalarının ardından, İzmir Sanayici ve İş İnsanları Derneği oturum sponsorluğunda   ‘Kırılgan Dünyamızı Nasıl Koruyacağız?’ oturumu, İzmir Sanayici ve İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt’un açılış konuşması ile başladı.

Bilgi dahil her şeyi büyük hızla tüketen bir toplum haline dönüştüğümüzü belirten Küçükkurt, “Geleneksel uygulamalarla teknolojik gelişmeler arasında sıkışıp kalmış bir zaman dilimindeyiz. İşte bu durum sürüp giderken dünyamız değişiyor, doğal kaynaklarımız, su kaynaklarımız tükeniyor, kirleniyor. Deniz bitiyor…. İnsanlar, yeryüzü biokütlesinin binde birini oluşturuyor, fakat gezegenin üzerindeki etkimiz dramatik derecede orantısız. Son zamanların 250 yılına şöyle bir bakıldığında atmosfere 400 milyar ton kadar karbonun eklendiğini görebiliriz ve bu miktarın yarısı 1980’li yıllardan başladığını görmek dehşet verici. Dünya tarihinde hiçbir organizma çevreyi bu kadar çabuk değiştirmedi.” dedi.

Türkiye’deki katı atık miktarının 32 milyon tona ulaştığını, bunun ancak yüzde 15-20’sinin geri dönüşüme girdiğini, ve bundan yıllık 5 milyar dolar ciro elde edildiğini belirten Küçükkurt, “Türkiye’de toprağa gömülen geri dönüştürülebilir atıkların değeri ise 15 milyar TL’nin üzerinde. Atıkların ham madde olarak değerlendirilmesi ile hurda kağıdın tekrar kağıt imalatında kullanılması hava kirliliğini yüzde 74 ila 94 oranında, su kirliliğini yüzde 35 ve su kullanımını da yüzde 45 azaltmakta.” sözleri ile dönüşüm sektörünün olumlu etkilerine dikkat çekti.

İklim Değişikliğinin Gelişmekte Olan Ülke Başına Yıllık Uyum Maliyeti 70 Milyar Dolar

Açılış konuşmasının ardından başlayan, Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır   Kaleağası’nın modere ettiği “Kırılgan Dünyamızı Nasıl Koruyacağız?” başlıklı oturumda ilk sözü alan Yaşar Holding Kurumsal ve Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı İsa Çoşkun, iklim krizinin bir varoluş meselsi olduğuna dikkat çekti. “Türkiye olarak bu anlaşmaya taraf olmamız, 2053 yılı için net 0 arbon hedefini koymamız ve statejilerimizi Yeşil Mutabakat Eylem Planı ile desteklemesinin, iklim krizi ile müdacede kapsamında kararlı ve değerli adımlar olarak görüyorum.” diyen Çoşkun, son 5 yılın 3 yılında dünyanın şu ana kadar ölçümlenen en yüksek sıcaklık ile yüzleştiğini hatırlattı. Bu durumun yangın, sel gibi felaketlerin yanı sıra, kuraklığa, üretimde kayıplara ve üretim verimliliğinin azalmasına neden olduğunu vurguladı. İklim risklerinin yatırım ve planlama ve stratejilere dahil edilmesi gerektiğini belirten Çoşkun, “UNDP’ye göre iklim değişikliğinin sadece gelişmekte olan ülkelere etkisi yıllık 70 milyar dolarlık bir uyum maliyeti çıkarıyor. 2050’ye kadar bu maliyetin yıllık 500 milyar dolara ulaşabileceği belirtiliyor.” dedi.

Türkiye, Son 25 Yılda Ekili Buğday Alanından 3 Milyon Hektarı Kaybetti

Boğaziçi Üniversitesi, İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Barış Karapınar iklim değişikliğinin farklı etki kanallarına dikkat çekerken, konuşmasında tarım üzerindeki etkilerine odaklandı. Kuraklığın, en önemli etki kanallarından biri olan aşırı iklim olayları arasında yer alıdığını belirten Karapınar, son yıllarda dünyada genelinde aşırı iklim olaylarının yüzde 300 arttığını, bunun ise dünyaya maliyetinin 350 milyar doları bulduğunu belirtti.

Son 25 yılda kuraklığın kuraklıklar ciddi anlamda arttığını ve tarımın yoğun derecede bundan etkilendiğini belirten Karapınar, “Türkiye’de son 25 senede buğday alanında yaklaşık 3 milyon hektarlık azalma var. Bunun 1 milyon hektarı direkt iklim değişikliği nedenli. Küresel ısınmada 1 derecelik ısı artışı ise buğdayda yaklaşık yüzde 6 ile 7’lik verim kaybına neden oluyor.” sözleri ile aşırı iklim olaylarının tarıma etkisini yalnızca buğday üzerinden bu rakamlarla açıkladı. Karapınar, mevcut durumla bir yandan mücadele edilirken, diğer yandan da özellikle Ege Bölgesi’nde; finans temelleri oturmuş ve yatırım kaynakları ayrılmış uyum faaliyetlerinin hızla yürürlüğe konmasının altını çizdi.

Son 40 Yılda Toprağın Yüzde 37’si Erozyon ile Kayboldu

Farm Urban Kurucu Ortak ve Direktörü Dr. Paul Myers ise insanlığın doğa ile olan bağını kopardığını, yarım milyar yaşındaki dünyamızı çok kısa sürede mahvettiğimizin altını çizdi. “Toprak erozyonu muazzam miktarda. Son 40 yılda toprağımızın yüzde 37’sini kaybettik. Diğer yandan gıda sisteminin ürettiği sera gazı emisyonları için de ürkütücü rakamlar var. Gıda sistemini bir bütün olarak ele aldığımızda, küresel toplam emisyonun yüzde 37’sinin gıda sistemleri olumsuz etkisi söz konusu.” diyen Myers, gıda sistemleri aracılığı ile 2030 yılına kadar hedeflenen emisyon azaltımının yüzde 20’sinin karşılanabileceğine dikkat çekti.

Paris İklim Anlaşması Çerçevesinde Daha Çok Adım Atılmalı

2030 yılında, bugünkü 1,5 derece senaryosunda kaçışın pek mümkün olmadığını ancak yavaş yavaş 1,4 dereceye düşürülmesinin öngörüldüğünü hatırlatan EBRD Yeşil Ekonomi ve İklim Eylemi Yöneticisi Emre Oğuzöncül, “Mevcutta yer alan hükümetlerin iklim politiakaları, ulusal katkı beyanları doğrultusunda en iyi tahmin 2100’e gelindiğinde küresel ısınmanın 2.7 dereceye ulaştığı senaryo. Paris İklim Anlaşması’nın 1,5 derecelik hedefi göz önüne alındığında hem politika hem uygulama alanında çok adım atılması gerekiyor. Ulusal katkı beyanlarının, eylem planlarının güncellenmesi ve daha iddialı hale gelmesi gerekiyor.” dedi.

Güneş, Her Gün Dünyaya, İhtiyacı Olan Enerjinin 10 Bin Katını İletiyor

İzmir Kent Değerlerini Koruma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Yüce, sorunların nereden kaynaklandığının artık bilindiğini, bir mutabakat da olduğunu ve çözüm için de adımlar atılmaya çalışıldığını hatırlatırken, “Bunların arkasında temiz enerji yaklaşımı yatıyor. Sadece güneş enerjisi ile ilgili, güneş enerjisi dünyaya her saniye aslında 107 bin terrawat enerji sunuyor. Yani dünyanın bugün ihtiyacı olan toplam enerjinin 10 bin katı anlamına geliyor.” dedi. Yüce, yakın zamanda açıklanan bir araştırma sonucuna göre Dünyada 150 milyon konutun sadece çatılarına bugünkü güneş enerjisi teknolojisi ile kurulan sistemlerin, dünyanın toplam enerji ihtiyacı karşılayabileceğini belirtti.

“Philsa’nın İzmir Tesisi 2025 Yılına Kadar Karbon Nötr Olma Hedefinde”

Philip Morris International’ın (PMI) dünya genelindeki tüm fabrikalarında 2040 yılına kadar tarladan tüketiciye geçen tüm süreçlerde karbon nötr olma hedefini ortaya koyduğunu hatırlatan Philip Morris/Sabancı Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Güney Altıntaş, “Philip Morris/Sabancı’nın İzmir Torbalı’daki üretim tesisi Philsa’da ise hedef daha yakın. Philsa’nın hedefi sınırları içerisindeki tüm süreçlerde 2025 yılına kadar karbon nötr olmak.” dedi.

Sera gazı azaltım inisiyatifleri kapsamında Philip Morris/Sabancı olarak attıkları adımlara örnekler veren Altıntaş, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Sıfır kayıp için izleme/ölçme yapıyor ve buna uygun tedbirler alıyoruz. Ekipman verimliliğimizi arttırıyoruz. Temiz teknoloji yatırımlarıyla enerji dönüşümü sağlama yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Örn., elektriğimizi yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyoruz. Daha fazla yenilenebilir enerji yatırımlarını da planlıyoruz. Rüzgar türbinleri, güneş panelleri koyacağız. Çalışanlarımızla ve STK iş birliğinde büyük bir seferberlik içinde projeler yürüterek farkındalıkları geliştiriyor, davranış değişikliğine öncü oluyoruz. Tüm bu inisiyatiflerin gerçekleşebilmesi için kurumsal ve toplumsal bilincin oluşmasının önemi çok büyük, bu nedenle Ege Ekonomik Forum gibi platformların etkili gücüne inanıyor, iş birliklerini önemsiyor ve bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Etkinlikler

Aksa Enerji, yurt dışı projeleriyle yatırımlarını sürdürüyor

Published

on

By

Aksa Enerji Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Korkut Öztürkmen, 26. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı (ICCI 2022) kapsamında düzenlenen “Küresel Pazarlarda Enerji Alanında Oyuncu Olmak: Yurt Dışında Enerji İş Birlikleri” panelinde konuşmacı olarak yer aldı. Geçmişten günümüze Aksa Enerji’nin yurt dışı yatırımlarını anlatan Öztürkmen, konuşmasında dünya çapında bir marka olmanın sorumluluğu ve bilinciyle küresel pazarlardaki yeni hedeflerine nasıl yön verdiklerine de değindi.

Aksa Enerji Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Korkut Öztürkmen, 26. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı (ICCI 2022) kapsamında düzenlenen Küresel Pazarlarda Enerji Alanında Oyuncu Olmak: Yurt Dışında Enerji İş Birlikleri panelinde konuşmacı olarak yer aldı.

Korkut Öztürkmen, Aksa Enerji’nin kurulduğu 1997 yılından bu yana ilkleri gerçekleştiren bir enerji şirketi olduğunu vurgulayarak, bu kapsamda Türkiye’nin özel elektrik sektörünün gelişiminde pek çok önemli projeye imza attıklarını aktardı. Öztürkmen, “Aksa Enerji olarak Türkiye’nin ilk ve en büyük doğal gaz santrali projelerinden biri olan Antalya santralini, Samsun ve Hakkari’de ise ilk mobil santralleri kurduk. 2015 yılından bu yana da küresel pazarlarda büyümeye devam ediyoruz” dedi.

2015 yılında başlayan küresel büyüme vizyonuyla bugün Afrika’da Gana, Madagaskar ve Mali’de yaklaşık 500 MW kurulu güç ile faaliyet gösterdiklerini aktaran Öztürkmen, “2021 yılında Orta Asya’ya açılarak bu bölgenin en büyük Türk enerji yatırımını hayata geçirdik. Coğrafi açıdan her geçen yıl daha da fazla çeşitlenen üretim portföyümüz sayesinde operasyonel kârımızın yarısından fazlasını yurt dışı yatırımlarımızdan elde ediyoruz” şeklinde konuştu.

Aksa Enerji’nin bir serbest elektrik üreticisi olarak daha uzun vadeli ve katma değer yaratan projelere yöneldiğini aktaran Korkut Öztürkmen, “Afrika ve Asya’dan sonra Avrupa’yı da radarımıza aldık.  Avrupa’da ortaya çıkan enerji arz-talep dengesindeki açıkları değerlendirmek adına çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde de küresel marka olma vizyonumuz doğrultusunda yatırımlarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Sürdürülebilir büyüme stratejimiz doğrultusunda yurt dışı yatırımlarımıza hız kesmeden devam edecek, döviz bazlı gelir yaratarak ülke ekonomimize katma değer sağlamayı sürdüreceğiz. İlerlediğimiz bu yolda tüm paydaşlarımız için değer yaratma odağımızdan ödün vermeden enerji sektörünün saygın bir üyesi olarak sınırları aşmaya devam edeceğiz” dedi.

Continue Reading

Etkinlikler

18 Mart Küresel Geri Dönüşüm Günü kutlanıyor

Published

on

By

SÜT-D Küresel Geri Dönüşüm Günü’nde çağrı yaptı.Gezegenimizi kurtaralım, geri dönüşümü destekleyelim.Atmayalım, ayrı toplayalım, atığımızı israf etmeyelim, “Geri Dönüşüm Bizimle Başlar”.

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, yedinci doğal kaynak olan geri dönüştürülebilirlerin önemini vurgulayarak, gezegenimizi kurtaralım, geri dönüşümü destekleyelim çağrısı ile 18 Mart Dünya Geri Dönüşüm Günü’ne özel açıklamalarda bulundu.

Hava, su, kömür, petrol, doğal gaz ve minerallerden sonra yedinci doğal kaynak olarak kabul edilen geri dönüştürülebilirler, yaşamımızda faydalı kullanım ömrünü tamamladıktan sonra atık olan ahşap, akü, cam, elektrikli-elektronik eşyalar, kâğıt, metal, otomobil, plastik, yağlar gibi kıymetli ham maddelerdir. Çöp değildir. Atıklarımızı atmayalım, ayrı toplayalım. Geri dönüştürülebilirlere dikkat çekmek için 2019’dan bu yana Küresel Geri Dönüşüm Vakfı öncülüğünde Dünya Geri Dönüşüm Günü kutlanıyor. Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) bu günün önemini vurgulamak ve geri dönüştürülebilirlerin ülkemiz atık ekonomisinde artarak değer yaratması için çalışmalar yürütüyor.

Çöp değil, sanayimiz için yerli ham madde

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, evde, işte, okulda, yolda, tarlada, ormanda yaşamın her yerinde üretirken, tüketirken atık çıkarıyoruz. Eğer atığımızı en iyi yönetmezsek çevremiz kirlenir, iklimimiz değişir, su ve kara ekosistemleri bozularak, insan ve doğa sağlığı kötü etkilenir. Faydalı kullanım ömrünü tamamlayan ürünler ve ambalajları çöp değil, her biri sanayimiz için kıymetli ham maddelerdir vurgusunu yaparak, geri dönüştürülebilirleri mize kazandıralım, gelir ve istihdam yaratalım dedi.

Geri dönüştürülebilirlerin gücünde yeşil fırsat var

“Dünyada milyarlarca ton kaynak hiç bitmeyecekmiş gibi tüketiliyor. Oysa kaynaklar sınırlı ve hızla tükeniyor. Çevre kirliliği, iklim değişikliği, savaşlar, yoksulluk, göç, iş kayıpları ve de sağlık için acil çözmemiz gereken sorunlar önümüzde. Çöpe attıklarımızı durup düşünmeliyiz. Geri dönüştürülebilirlerle dünyamızın ham madde ihtiyacının yüzde kırkı karşılanırken, 1,6 milyon kişi istihdam ediliyor. Her yıl 20 milyon dolar yatırım yapılırken, sektörün Küresel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya katkısının gelecek on yılda 400 milyar dolar değerini aşacağı öngörülüyor. Geri dönüştürülebilirlerle her yıl karbondioksit emisyonlarında 700 milyon ton üzerinde, diğer deyişle havacılık kökenli karbondioksiti dengeleyecek kadar emisyon azaltımı sağlanıyor” bilgisini veren Prof. Karaosmanoğlu atıklarımız yeşil fırsatımız dedi.

Atmayalım, ayrı toplayalım, atığımızı israf etmeyelim

Dr. Karaosmanoğlu “Ürünlerimizi satın alırken uzun ömürlü, tamir edilebilir olmasına dikkat ederek, yeniden kullanım seçeneklerini unutmayalım. Az tüketim, az atık hedefiyle yaşayalım. İsraf etmeyelim. Ürün veya ambalajına atık dedikten sonra geri dönüştürülebilirleri atmayalım, ayrı toplayalım. Neyi nereye nasıl vereceğimizi bilelim. Bilmiyorsak ilçe belediyelerimize soralım. Atığımızı da kesinlikle israf etmeyelim. En yakın geri dönüşüm kutusunun yerini bilelim. Atığını en iyi yöneten güzelim ülkemizin yeşilini mavisini koruyan, geridönüştürülebilirlerini ülke ekonomisine kazandıran yurttaşlar olalım” diyerek geri dönüşüm bizimle başlar vurgusunu yaptı.

Continue Reading

Etkinlikler

ZeroBuild Summit’22 Özel Röportaj

Published

on

By

Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi- ZeroBuild Summit’22,  23-26 Mart 2022 tarihleri arasında “Değişim Burada Başlıyor!” sloganı ile düzenlenecek.  ZeroBuild Türkiye’22 Direktörü Dr. Gamze Karanfil, 44. Yapı Fuarı-TurkeyBuild İstanbul ev sahipliğinde yapılacak etkinlik hakkında sıkça sorulan soruları yanıtladı.

Düzenlediğiniz zirvenin ana konusu olan Sıfır Enerji Bina nedir?

Sıfır Enerji Bina, ısıtma, soğutma, aydınlatma ve diğer tüketimleri için çok düşük miktarda enerji ihtiyacı olan ve bu ihtiyacını da tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından temin eden binadır. Bu binalar, çok düşük enerji ihtiyacına sahip olabilmek ve ihtiyaç duydukları enerji miktarını belirli bir süre boyunca yenilenebilir kaynaklar yoluyla yerinde (veya uzakta) üreterek elde edebilmek için, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji üretimi kavramlarını bir araya getirir.

Bu kavramın bir ötesi olan Net Sıfır Karbon Bina da Dünya Yeşil Bina Konseyi (WorldGBC) tarafından yıllık bazda salınan karbondioksit emisyonları miktarının sıfır veya negatif olduğu binalardır.

Sıfır Enerji Binaya ulaşmanın en kısa yolu Pasif Ev standartları ile inşa edilen binadır. Pasif Ev standartları evrensel prototiptir ve her iklim bölgesinde uygulanabilir. Bir binayı Pasif Ev Standartları ile tasarlayıp hayata geçirdiğinizde, olağan binalara göre %95 daha az enerji harcarsınız. Bu da doğaya salınan zararlı gazların çok yüksek oranda azalması demektir.

Sıfır Enerji Binalar’a ulaşmak tüm dünyada ivme kazanan bir hedeftir. Son yıllarda özellikle ticari binalarda, gerek sağladıkları maliyet ve rekabet avantajı gerekse kanuni zorlamalar sebebiyle bu tür binalara ilgi artmıştır. Bununla birlikte, Sıfır Enerji Bina kavramı birçok yerel yönetimin kısa ve orta vade hedeflerinde de yer almaya başlamıştır. İklim değişikliğinin sert etkileri, kanun yapıcıların ve yerel yöneticilerin çalışmalarını şüphesiz hızlandıracaktır.

İlk ikisi dijital platformda gerçekleşen ZeroBuild Türkiye’yi değerlendirecek olursanız, Sıfır Enerji Binalar’a dönüşümde yaklaşım olarak neredeyiz? 

İki yıl önce daha yaşanılası bir dünya yaratmanın sorumluluğuyla çıktığımız bu yolda, üretilen çözümlerin en önemlilerinden biri olan ‘Sıfır Enerji Bina’ kavramının bir gelecek projesi olmaktan öte, bugün için bir zorunluluk olduğunun açığa çıkması için çalıştık. Son yıllarda maalesef hem dünyada hem de ülkemizde yoğun bir biçimde çevre felaketlerini ve iklim krizlerinin sonuçlarını yaşadık. Tüm bunlara ek olarak salgın sürecinin yaşam koşullarımızı nasıl etkilediğini de tecrübe ettik. Yaşadığımız bu sürecin de tetiklemesiyle 2020 yılında ‘Error 4.0-Dünyamız Hata Veriyor’ sloganıyla ilkini gerçekleştirdiğimiz ZeroBuild Forum’20’de 49 oturumda 35 ülkeden 137 konuşmacı ağırladık. 2021 yılında ise artarak devam eden iklim krizi şartlarında artık çözümü ertelemememiz gerektiğine vurgu yapmak istediğimiz için, ‘Right Now, GO! -Hemen Şimdi, Harekete Geç!’ sloganı ile yolumuza devam ettik ve ZeroBuild Türkiye’21’de 30 oturumda 35 ülkeden 110 konuşmacıyı bir araya getirdik.

Ülkemiz için henüz yeni bir kavram olan ‘Sıfır Enerji Binalar’ konusunda, başta ülkemizin bu alandaki konumu olmak üzere; mevzuatları, finansal ve teknik gereksinimleri, yeni teknolojileri, vaka örneklerini, iklimsel bakış açılarını ve salgın süreciyle birlikte daha da merak eder olduğumuz yaşadığımız binaların sağlığımız üzerindeki etkilerini, kısacası ‘Sıfır Enerji Binalar’a ilişkin tüm unsurları konunun paydaşlarıyla birlikte detaylı bir biçimde ele aldık.

Bu noktada T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile T.C. Millî Eğitim Bakanlığı’ndan aldığımız destek ile sektöründe öncü STK ve firma temsilcileri, sektör profesyonelleri ve alanında uzman akademisyenlerden oluşan konuşmacılarımızın ‘Sıfır Enerji Binalar’ konusunda farkındalık yarattığını aldığımız geri dönüşlerden ve erişim sayılarımızdan görüyor, bu durumdan memnuniyet duyuyoruz.

Sürdürülebilir bir dünya kurgusunda Sıfır Enerji Binalar tam olarak ne ifade ediyor?

Dünya hızla gelişiyor ve günümüzün küresel iklim krizi şartları bizleri dönüşümü hızla gerçekleştirmeye zorluyor. Sürdürülebilir yapılar ile bu dönüşümün gücünü yakalamak mümkün… Sürdürülebilir bir yapı, sahip olduğu özellikler vasıtasıyla içinde bulunduğu çevrenin yaşam kalitesini koruyabilir, hatta iyileştirebilir ve bunu yapmak için en yüksek düzeyde verimlilik elde etmeyi hedefler. Enerji, su ve diğer kaynaklarımızın kullanımını en az seviyeye düşürerek, enerji ihtiyacımızı yenilenebilir kaynaklardan elde ederek geleceğimizi çevresel ve finansal açılardan sürdürülebilir hale getirebiliriz. Bunun için en önemli avantajımızın Sıfır Enerji Binalar olduğunu düşünüyorum.

ZeroBuild Summit’22 programı hakkında bilgi verir misiniz?

Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi-ZeroBuild Summit’22, 23-26 Mart 2022 tarihleri arasında 44. Yapı Fuarı-TurkeyBuild İstanbul ev sahipliğinde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. ‘Change Starts Here-Değişim Burada Başlıyor’ sloganıyla değişimi başlatmak üzere 4 gün boyunca 16 oturumda 100’e yakın konuşmacıyı bir araya getireceğiz.

Bu yıl öncelikli hedefimiz, ülkemizin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda çizilecek yeni yol haritasının ve yapı sektöründeki değişim stratejilerinin belirlenmesine öncülük yapmak. Bu doğrultuda kamu, özel sektör ve akademi arasında etkileşimi sağlayarak bilgi alışverişini arttırmayı ve ‘Sıfır Enerji Binalar’ kavramının sahiplenmek mantığından çıkıp herkesin bu sorumluluğu paylaşacağı bir platform sağlamayı hedefliyoruz.

Bu doğrultuda Paris Anlaşması’ndan Yeşil Mutabakat’ın yapı sektörüne etkilerine, Sıfır Karbon Binalar projesinden Net Sıfır Karbon Binalar taahhüdüne, yenilenebilir enerji teknolojilerinden dijitalleşmeye, finansmandan Yeşil Bina sertifikasyon sistemlerine, enerji etkin tasarım ve sürdürülebilir mimariden yapılarda karbon emisyonlarının azaltımında malzeme yönetimine uzanan, bu alanlardaki örnek çalışmalara dayanan bir program hazırlıyoruz.

ZeroBuild Summit’22’nin vermek istediği en önemli mesajlar nelerdir?

İki yıldır dijitalde ‘Sıfır Enerji Binalar’ ile ilgili tüm unsurları alanında uzman kişilerle konuşurken, bir yandan da çevresel felaketleri ve iklim krizlerinin sonuçlarını yangınlar, seller ve denizlerdeki kirlilik vasıtasıyla hem ülkemizde acı bir biçimde yaşadık hem de dünyada olanları üzülerek izledik. Üstüne bir de pandemi şartlarının gelmesiyle, mevcut yaşam koşullarımızı daha fazla sorgular ve gelecek ile ilgili daha fazla endişelenir hale geldik.

Artık küresel ısınmanın benzeri görülmemiş bir meydan okumasıyla karşı karşıyayız ve hem bireysel hem sektörel hem de ülkesel olarak harekete geçmek için artık bekleyecek zamanımızın kalmadığını her geçen gün daha iyi anlıyoruz. Tam da bu nedenle bu yıl düzenlediğimiz ZeroBuild Summit’22 Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi’nde artık konuşmanın değil, harekete geçmenin zamanı geldiğini göstermek istiyoruz.

Continue Reading

Trendler